27 Ekim 2010 Çarşamba
tekil bir yaşam formu olarak ben:)
aynen tüm dünyadan olan beklentim ve isteğim de olduğu gibi kendi içindede asla ama asla arabesk bir hayat yasamamaya çabaladım. bol düzeltmeli bol işveli cilveli eğlenceli hatalı hüzünlü dertli belki biraz çakırkeyif gülümseyen bir şaşkınlıkla ama asla ama asla arabesk bir hayat yaşamamaya çabaladım.. onun yerine dışardan bakıldığında daha objektif ama kendi içinde biraz daha bencil ve subjektif bir bakış açısı geliştirdim pek mutluca.. hiçbizaman işime yaramadığını bildiğim halde kendi savlarıma tutundum kendı kendıme hava atmayı bir erdem bilip bide etrafıma caka sattığımı düşündüm. kendi felsefemi oturttum kendi kurduğum evrenimin tam merkezine.. ve nedendir bilinmez o evreni normal evrenlerdeki gibi geliştirmeyip belli çerçevelerde tuttum başarılı bir şekilde. ama sonra farkedildiği gibi ne kendim ne de kapısını açtığım insanlar sığamaz oldular. ki zaten ben tek başıma tekil bir yaşam formu olarak gelişmeye ve büyümeye devam ettim.. zaten kendi kalıplarıma (ki kalıplarımı kendim belirlemeyi severim her zaman.. buluşunu bizzat benim yaptığım her kalıp ve tamlamanın bırakın kendime ait olsun olmasını isterim) kendimi sokmaya sığdırmaya çabalayıp bunları birde başkalarına açık birer bilgi erdem ve enginlik aynı zamanda dinginlik yuvası olarak sunmanın her zaman hata olduğunu bilmeme rağmen kendi tekil yaşam formumdan tiksinmemden ötürü amme hizmetine sundum pek güzelce.. ama aman diyim yanlış anlaşılmasın koşum takımlarımı ellere vermek değildi amacım daha güzel bir dünya kurma çabasıydı ki ben kendi pisliğimden arınayım.. ama kendi pisliği içinde yüzmeyi seven her birey gibi bende çamura belendim her adımda ki adımlarını benim atmadığım ya da atmamaya özen gösterdiğim kendi bireysel evrenime davet ettiğim herkesin bişeylere geç kaldığını düşündüğünden koşuşturması sebebiyle.. çamurları erdem parçacıkları sanıp hayran hayran havalarda uçuşmalarını izledim pek çok zaman.. çocukken çamurdan yaptığım köftelerse hiç aklımdan çıkmyorduki aslında bunu keşke hatırlasaydım diye çok düşünür oldum sonradan.. nedenmi? her köftede kıyma yerine çamur kullanan ufaklık olarak zamanında çok azar işittim büyüklerimden kendini pisletiyosun farkında değilsin evladım.. çamurda alabildiğine pislik varken sen daha oynuyosun.. ama biriniz kalkıp söylermi lütfen hijyenikmi büyümek isterdiniz yoksa piste çamurda oynayıp sora o köfteleri aynen annelerimizin evde yaptıkları köftelere yapmak istediğimiz gibi alıp duvara fırlatarakmı? kendi geçmişimi silmeye çabalayarak aslında her adımımla da gurur duyabilecek kadar özgüven sahibi olan bir insan oldum daha az önce kendi evrenimi büyütmezken.. aslında varolan ben i büyütmem gerekirken aman sabit kalayım ya büyürken bazı şeyler aradan boşluk bulupta kaçarsa diye korktum bide üstüne aptalca ve çocukça. ama öğrendiğim çok güzel şeyler oldu.. öncelikle istediğimde ha bir ot olmuşum ha bir ağaç olmuşum farketmez. doğa dediğin şeye uyum sağlayıp hareketsizce yaşayabiliyorum.. insanlardan örülü duvarları aşmaya çabalamadan sessiz sakin gelip çevremi sarıp hareketlerimi kısıtlamalarına izin verebiliyorum ki aslında dinlendiriçi bir durum bu.. sadece sessizlikleri sağlayamıyorum bır bır konuşmaları susturamıyorum.. başka bir şey mesela.. her adımımda elbet birşeyi düşürüp kırabiliyorum ellerimden ya da her seferinde bir şey kazanırken ya da kazandığımı sanarken mevcudiyetimdekileri barındıramıyorum.. ki kapasite artırımı için yalvarırken evren sakinleri ben sadece sakinleri yer değiştirmeleri konusunda telkin ve teşkin ediyorum. baktığımda gördüklerim anlık olarak değiştiğinde tüm evrenim başton sona şekillenmiş gibi geliyor mutlu oluyorum.. ama nedendir bilinmez herkes aslında kendi öz mevcudiyetini koruma çabasında olduğundan asla ama asla su gibi koyuldukları kabın şeklini almıyorlar.. sankı duvara attığında sümük gibi olan ama aslında normal top şeklindeki yuvarlak oyuncaklar gibi cumburlop eski hallerine dönüyorlar. eski hal olarak eski hayat eski düzen eski onlar nasılsa onlar olmaya devam ediyorlar ki ben hem kendime göre hem olarana göre tam olarak kıvama gelmeyi tamamlayamamışken yarı kararsız bir formda bırakıyorlar ne güzel. ki artık ve belkıde bir süre öncesinden beri de belki ne umrumda olacak kadar önemli bu durum ne de önemli olmasını varsayacak kadar gücüm var.. ama koy dötüne rahvan gitsin derdini çilesini çekeceğime iki nefes daha sigara çekerim görüşüne veya öğretisine sıkı sıkıya bağlı kalmayı haşa ve hala tercih etmem bundandır.. canım ne kadar sıkılırsa ben okadar büyürüm kendi içimde kendi benliğimde kendimi ne kadar zorlarsam sınırlarımı o kadar rahat görür geliştiririm.. fiziksel kafasal ruhsal gelişim kendini zorlamaktan geçer veya kendini bunaltmaktan.. en iyi bunu öğrendim.. mutlu gururlu ve hıcbırseyın aslında tam olarak bır sorun olmadıgını asıl sorunun direk ve tek başıma kurduğum evren yapısalından kaynaklandığını gördükçe daha fazla zorluyorum kendimi.. çevrelere örülen büyük kale duvarları misali kendi evrenimi kaplattığımı ama tek bir kapının açık olduğunu görüyorum. insan kalabalığının arasından sızan mınık bir ışıgın aslında örülen duvarların zayıf noktası olduğunu görüyorum.. kendi çevremle beraber aslında koçaman bir tekil yaşam formu olan ben ışığa koşmayı planlıyorum gerıye kalan tüm planlarımla beraber.. tüm tasarılarımı tüm herşeyimi kafamdan çıkarım daha somutsal olarak koltugumun altına alıyorum.. dağılın ben gidiyorum..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder